Sepetiniz boş

Yeni Üye | Kullanıcı: Şifre:

 

Fikir En Büyük Güçtür Misyonerlerin Tuzağına Düşmeyin (Hür Yol gazetesi / Trabzon)


 100'ü aşkın araştırma eserinin yanısıra misyonerlik çalışmalarını da yakından izleyen yazar İsmail Mutlu, Trabzon'daki kitap fuarına katıldı. Son dönemde Trabzon ve Malatya'da yaşanan cinayetleri değerlendiren Mutlu, Müslümanların her zamankinden daha dikkatli olmaları gerektiğini, çünkü misyonerlere karşı girişilen şiddetin her şeyi istismar eden güçlerce kendi lehlerine çevrilmeye çalışıldığını söyledi.

 İslam'ın doğru ve güvenilir kaynaklardan öğrenilmesi gerektiğini vurgulayan Mutlu, misyonerlerle veya onların temsilcileriyle fikir meydanlarında tartışılması gerektiğini belirtti. Aslından uzaklaştırılan Hıristiyanlığın "sevgi" dini gibi gösterilmeye çalışıldığını söyleyen Mutlu, Bosna-Hersek'te, Afganistan'da ve Irak'ta yaşanan vahşetin bununla nasıl çeliştiğini artık herkesin görmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Yazar, İsmail Mutlu ile Trabzon'da kitap fuarında buluştuk. Sohbetimizi ise Trabzonda Meydan Parkı'nda sabahın erken saatlerinde yaptık. Kendisi fuara İstanbul'da katıldı. İki yıl önce yapılan kitap fuarına da katılmıştı. Yalnız bu yıl fuara ilginin geçen yıllara oranla daha az olduğunu belirtiyor. Kendisi ile daha çok Malatya'da yaşanan cinayeti konuştuk. Kendisine Aytunç Altındal'ın, misyonerlerin tebliğlerinde ölümü dahi göze aldıklarını, Çin'de bu nedenden ötürü onlarca misyonerin öldürüldüğünü hatırlattım. Yalanlamadı. Yazar İsmail Mutlu ısrarla Müslümanların kendi dinlerini doğru ve sağlam kaynaklardan öğrenip, yabancı odakların oyunlarına gelmemelerini, vatanseverlik ve aşırı milliyetçilik duygularıyla hareket eden insanların kendileri masum olsa da onların kullanılabileceklerine dikkat çekti.

 A. Akpınar: Bir haftadır Trabzon kitap fuarındasınız. Misyonerlik üzerine yazılarınıza tanık olmuştum. Ayrıca dini kitaplar konusunda da onlarca eseriniz var. siz misyonerliğe nasıl bakıyorsunuz?

 Cevap: Hıristiyanlar, Hıristiyanlığı dünya dini yapma yolunda iken, yedinci asırda İslam dini ortaya çıkıyor. Bu durumda Hıristiyanlığı yayma yolunda en büyük engel olarak İslamiyet hedef seçiliyor. Dolayısıyla İslamiyete her cepheden savaş başlatılıyor.  Peygamberimiz Hz. Muhammed'e (salat ve selam üzerine olsun) hakaret dolu iftiralar atılıyor, yalancılıkla itham etmek, kardinal olmadığ için böyle bir dinle ortaya çıktığını söylemek gibi. Ayrıca İslamiyetin Hıristiyanlıktan bozma bir mezhep olduğunu yaymaya çalışıyorlar, bu yolda eserler yazıyorlar. Bu da yetmeyince Haçlı seferleri düzenliyorlar.

Haçlı seferleri ile "Allah böyle istiyor" diye yola çıkan Haçlılar, binlerce Müslümanı öldürüyor, sadece Müslümanları değil, kendi mezheplerinden olmayan Hıristiyanlara da büyük bir vahşet uyguluyorlar. Fakat Selahaddin Eyyubi, Nureddin Zengi gibi büyük İslam komutanları, Selçuklular ve Osmanlılar gibi İslam devletleri, Hıristiyanların bu heveslerini kursaklarında bırakıyorlar.

Sonra Hıristiyanlık taktik değiştiriyor, İslam ilimlerini öğrenmek için enstitüler kuruyorlar. Ve eğitim merkezleri açıyorlar. Buradan yetişen oryantalistler (müsteşrikler) İslamı hıristiyanlaştırmak yolunda büyük gayret gösteriyorlar. Yazdıkları eserlerle İslam'ı karalıyorlar. Peygamberimize hakaret edip Kur'an'ın haşa Allah kelamı olmadığını iddia ediyorlar. Ayrıca bu oryantalistler "Bilen hakim olur" düsturunca İslam ülkelerini yakından taınıyorlar. Böylece Müslümanların zaafları, o ülkeyi, şehri hangi yolla karıştıracaklarını iyice tespit ettikten sonra, Müslüman ülkeleri, sömürgeleştirmeye başlıyorlar. Çoğu İslam ülkesi böylece Hıristiyanların sömürgesi haline geliyor. Bütün maksatları Müslümanları yok etmek veya Hıristiyanlaştırmak isteyen Hıristiyanların bu yoldaki en büyük vasıtalarından birisi de "misyonerlik"tir. Misyonerler, musibeti, hastalığı ve fakirliği istismar ederek, Müslümanları, Hıristiyanlaştırmaya çalışmaktadır. Misyonerlerin bu yoldaki en çok önem verdikleri vasıta misyoner okullarıdır. Osmanlı devletinin son yıllarından itibaren (1800'lü yıllar) çeşitli İslam ülkelerinde okullar açıyorlar. Ancak hemen ifade edelim ki, Hıristiyanların bütün bu gayretlerine rağmen çok az sayıda Müslümanı hıristiyanlaştırabilmişlerdir. Bunu en yetkili misyoner ağızlar ifade etmektedir. Zaten Hz. İsa'yı (selam üzerine olsun) peygamber olarak kabul eden bir Müslümanın, Hz. Muhammed'I (sav) bir yalancı olarak gören bir dine girmesi mümkün değildir. Bunun içindir ki, pek çok Hıristiyan, sevdiği Hz. İsa'yı (a.s.) hatta daha fazla ve ilah olarak değil, peygamber olarak daha çok sevbeliceği için Müslümanlığı tercih etmektedir. Hemde Müslüman olan Hıriestiyanlar, prof, diplomat, öğretmen hatta papaz gibi eğitim seviyesi yüksek olan kimselerdir. Sonuç olarak şunu söylemek gerekir ki, Trabzon'da olsun, Malatya'da olsun, Türkiye'deki bu manada karışıklıklar Hristiyan misyonerlerin tarihten gelen bilinçle Müslümanları, Hıristiyanlaştırma girişimlerinin neticesidir.

Şunu da ifade edelim ki, herşeyi istismar eden misyonerler, kendilerine karşı girişilen şiddeti de istismar ederek kendi lehlerine çevirmekte ve hiçbir zaman başaramayacakları ölçü de propağanda imkanına kavuşmaktadırlar. Öyle ise çare, Müslümanların hem bu oyuna gelmeyeler onların planlarını bozmaları; hem de kendi dinlerini sağlam ve doğru kaynaklardan öğrenerek onlarla fikir bazında mücadele etmeleridir.

Son bir husus olarak misyonerler, dağıttıkları broşür ve kitapçıklarda Hıristiyanlığı "sevgi" dini olarak göstermekteler. Bu tam anlamıyla bir göz boyamadır. Hz. İsa'nın ortaya koyduğu hıristiyanlık (İsevilik) sevgi dini olsa da Pavlus'un değiştirdiği aslından uzaklaştırılmış Hıristiyanlığın sevgi ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Haçlı seferleri bunun açık delilidir. Ayrıca günümüzde Bosna-Hersek'te, Afganistan'da, Irak'ta, Somali'de ve daha yakın tarihte pek çok İslam ülkesinde uygulanan vahşet, Hıristiyanlığın, kendilerinin lanse ettikleri gibi bozulan dinlerinin sevgi dini olmadığının açık ispatı değil midir?

 Soru: Peki Müslümanlar bu nokta da ne yapmalıdırlar? Gençlere neyi öğütlersiniz?"

 Cevap: Herşeyden önce İslam'ı doğru kaynaklardan öğrenmek gerekir. Çünkü zamanın geçmesiyle "kültürün dinleşmesi" kültürün din gibi algılanması maalesef insanımızı İslam'dan uzaklaştırmakta, bu da insanları başka arayışlara itmektedir. Öyle ise yapılacak olan, İslam'la kültürü ayırt etmektir. Mezhep fıkhı yerine, kapsayıcı olan İslam fıkhını ele almaktır.

İlahiyatçılara düşen önemli görev, ayrıca Hıristiyanlık üzerine araştırma yaparak, gençlerimizi bu noktada bilgilendirmektir. Çünkü gençlerimiz merak saikasıyla Hıristiyanlığı, hıristiyan kaynaklardan öğrenme yoluna gidip misyonerlerin tuzağına düşebilir. Bu noktada benim de en önemli çalışmalarımı bu konular oluşturmaktadır.

Trabzon ve diğer illerde katıldığım kitap fuarlarında fuarı gezen orta öğretim öğrencilerinin çok zeki ve sorgulayacı, doğruyu araştıran kimseler olduklarını görmem beni ziyadesiyle sevindiriyor ve haliyle mutlu ediyor. İstikbalde bu gençleri tatmin edecek kaliteli eserler yazmak gerektiğine inanıyorum.

 A. AKPINAR. O seçkin eserlere sizin de hizmet etmiş olmanızı bilmek bizleri sevindiriyor. Sohbetiniz için çok teşekkür ediyorum. Allah ilminizi artırsın inşaallah.

İsmail Mutlu: İnşallah. Allah razı olsun. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.



Ana Sayfa | Yardım | İletişim
Telefon: +90 536 587 69 07 | Faks: +90 212 652 0027 | www.mutluyayincilik.com.tr
Adres: Şirinevler Mahallesi Bağlar Mevkii, Yiğit Sokak 2/3 Bahçelievler-İstanbul
© 2015 Mutlu Yayıncılık. Tüm hakları saklıdır.